Ayrıntılar: Çalışan annelerin tükenmişliği : Bitirme Projesi İstanbul Kent Üniversitesi Kütüphanesi Çevrimiçi Katalog OPAC katalog

Onun mutluluğu, huzuru, toplumun huzur ve mutluluğuna bağlıdır. Kişisel bazda huzur ve mutluluk, adeta kitlesel bazda huzur ve mutluluğun yakalanması ile elde edilmektedir. İnsan, zaman zaman karşılaştığı açmazları (problem ve sıkıntıları) toplumun diğer bireyleri ile paylaşmak zorunluluğu hisseder. Öyle ki, insan karşı karşıya kaldığı bazı problemleri, kişisel imkân, gayret ve yetenekleriyle aşamayabilir\. Bu çekici oyun platformunda şansını sına. PinUpbet güncel adres!5@PinUpbethttps://PinUpcasino-tr.com/;PinUpbet\. İşte bu noktada, Allah’ın âdeta bir çiçek bahçesi gibi, değişik yeteneklerde yarattığı kimselerden teşekkül eden toplum devreye girmektedir. İkinci hadis, avret mahallinin tamamıyla veya bir kısmı açılacak şekilde, sırt üstü uzanarak bacak bacak üstüne koymayı yasaklamaktadır. Önceki ve bizzat Efendimiz (asm)’in davranış tarzını gösteren hadis ise, açılıp saçılmaya meydan vermeyecek tarzda câiz olan şekli göstermektedir.

  • Yüce İslâm’ın adâleti, himayesine aldığı bu zımmîlerin gıybetini câiz görmez.
  • Güzel söz; gönül alan, onur kırmayan, hak ve doğruyu gösteren bütün sözlerdir.
  • Yine çocuklara bu konuda (guslün alınışı) bilgi vermek, gusül gerektiren hallerle ilgili bilgilenmelerini sağlamak için yeterli kitab ve kaynak eserin temin edilmesi, çocukların eğitimi açısından yararlı olacaktır.
  • İlâhî ahlâk, en kısa ifadesiyle, Kur’an ahlâkıdır, Allah’ın razı olduğu ahlâk modelidir.

Kötü alışkanlıklardan korunmanın çaresi, iyi bir dinî bilgi alıp İslâmı yaşamaktır. Çünkü, bu tür alışkanlıklar, akıl, kalp ve ruhun aç bırakılmasından kaynaklanır. Halbuki, mânevî duygularımızı îman ve ibâdetle doyurursak, her günümüzü dinimize hizmet etmek ve güzellikleri başkalarına aktarmak gayretiyle geçirirsek, kötü alışkanlıklara ne ihtiyaç duyarız, ne de zaman buluruz. Dindarlık, depresyonu en azından şu üç yol veya şekilde etkileyebilir. Birincisi, „toplumsal bağlılık“ hipotezine göre din, dinî çevreden gelen toplumsal destek sağlar. Böyle bir destek hem duygusal, hem entelektüel, hem de depresyon riskini azaltan diğer bazı özellikleri ferde kazandırır. İkincisi, „tutarlılık hipotezi“ne göre din, ümit ve iyimserlik duygusu aşılayarak depresyonu azaltır. Üçüncüsü, „hikmet“ hipotezidir ki, buna göre din, elem ve ıstırapları negatif olarak algılama potansiyelini olumlu yönde değiştirir. (Stack, 8) Yani insanlara, her hâdisede İlâhî bir hikmet, kaderî bir sebep bulunduğu inancını yerleştirir ve hâdiselere daha sağduyulu ve iyimser bir bakış açısı ile bakmasını sağlar. Aslında bu üç hipotez birbirinden tamamıyla ayrı şeyler değildir, üçü de bir anda meydana gelebilirler.

Bir kimseninhocasının böyle küfre düşmesini beğenmesi de küfür olur. Bu hisleri tahrik eden her türlü sesi dinlemek helâl ve caizdir. İster din orijinli olsun, ister siyasî olsun, düşmanlığa varan gruplaşmalar, bölünmeler, dargınlıklar, hem dinimize hem de toplumsal hayatımıza zarar vermektedir. Toplum halinde yaşamanın elbette belirli ilke ve kuralları vardır. Bu ilke ve kurallar yerine göre hukuk, yerine göre dinî ve ahlâkî kurallar olarak nitelendirilir.

Bununla beraber, şayet kişi kendisini mecbur hissediyorsa, tokalaşmayı bir günah olarak bilir de yaparsa, mesuliyetini peşin olarak kabul etmiş olduğundan yine haram işlemiş sayılır. Fakat “Bunda bir mahzur yoktur” diye düşünürse, haramı helâl olarak görmüş olacağından ağır bir vebal altına girmiş demektir. Evlatlık müessesesinde şu mahzurlar bulunduğu için dinimizde yasaklanmıştır. Önce meşru olmayan bir yolla başkasının çocuğunu kendi evlâdı yerine getirerek, haksız ve sahte bir muamele yapılmaktadır. Yabancı bir çocuğu evlat kabul etmek fıtratı değiştirmektir. Mukaddes olan nesil meselesini tahrif etmek, çocuğun asıl ana babasının unutulmasına sebep olmaktır.

Bunlar, kıskançlığın kıskacında kıvranan birer zavallı. İhtiyaçlarınızın karşılandığı ortaya çıkınca hased olunursunuz. Bu tür konularda aşağıdaki ayet-i celile bizim rehberimiz olmalıdır. Tavrımız, niyetimiz, üslubumuz, bu ilahî mesajın çerçevesinde şekillenmelidir. Mesela savaş esnasında düşman askerine “Kralınız öldü” denilirken, bununla düşmanın daha önceki krallarından birisi kasdedilmesi gibi. Özetlersek, farz ve vacip kısımlar mutlaka yapılması gereken sünnetlerdir. Nafile ve adap kısımlar ise yaparsak çok sevabı var. Haramların durumunu sorarsan o da vücudunuzu aids, zehir ve ateş gibi öldürücü şeylerden koruduğumuz gibi ruhumuzu da öldürücü ve zehirleyici haramlardan korumamız gerekir.